
Hizmet tespit davası hakkında merak ettiklerinizi bu yazımızda bulabilirsiniz. Sorularınızı, yorumlar bölümünden iletebilirsiniz. Hukuki desteğe ihtiyaç duyduğunuzda bizlere ulaşabilirsiniz.
- 1. Hizmet Tespit Davası Nedir?
- 2. Hizmet Tespit Davası Şartları
- 3. Hizmet Tespit Davası Tarafları
- 4. Hizmet Tespit Davası Hak Düşürücü Süre
- 5. Hizmet Tespit Davasında Delil
- 6. Hizmet Tespit Davası Arabulucu
- 7. Hizmet Tespit Davasında Yetkili Mahkeme
- 8. Hizmet Tespit Davasında Görevli Mahkeme
- 9. Hizmet Tespiti Davasından Feragat
Hizmet Tespit Davası Nedir?
Hizmet tespit davası, sigortalı sayılan işlerde çalışanların, Sosyal Güvenlik Kurumunca tespitinin yapılmadığı ya da eksik bildirilmiş hizmetlerin bulunduğu öğrenildiğinde bunun tespitinin yapılması amacıyla açılan davadır.
Hizmet tespiti davasında, tespiti istenen dönemde kişinin sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı ve gerçek çalışma olgusu araştırılmaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumuna verilip de tescillendirilmemiş olan işe giriş belgelerindeki kimlik kayıtlarında ve sigorta sicil numaralarının tahsisinde yanlışlıklar bulunuyor olabilir. Hizmet tespit davaları bu yanlışlıkların düzeltilmesi, hizmet süresinin gerçek başlangıcının tespiti gibi konuları ele alır. İşçi, işverence hizmetlerinin SGK’ya bildirilmemesi ve Kurum tarafından da çalıştığı tespit edilememesi durumunda beş yıl içinde dava açarak çalıştığı süreyi tespit edebilir.
Hizmet tespit davalarında sigortalıyla işveren arasındaki ilişkinin bir hizmet sözleşmesi diğer adıyla bir iş sözleşmesi ilişkisine dayanması gerektiğine dikkat edilmelidir. Bu kapsamda aralarında eser sözleşmesi veya vekalet sözleşmesi olan kimseler bakımından bu dava gündeme gelmeyecektir.
Hizmet Tespit Davası Şartları
Hizmet tespit davası açmak için bazı şartların sağlanması gerekir. Bu kapsamda hizmet tespiti davası açabilmek için:
- Davacı işçinin sigortalı sayılan bir işte çalışıyor olması gerekmektedir.
- Davada husumet işveren ile birlikte SGK’ya yöneltilmelidir.
- Davanın tarafları olan işçi ve işveren arasında iş sözleşmesi bulunmalıdır.
- Davanın konusu eksik veya hatalı olarak düzenlenmiş sigortalılık kaydı olmalıdır.
- Hizmet tespit davasına dair dava konusu uzun vadeli sigortalılık gerektiren hizmetin sigortasız görülmüş olması olmalıdır.
- İşçi veya hak sahipleri bu davayı 5 yıl içerisinde açmalıdır.
Hizmet Tespit Davası Tarafları
Hizmet tespit davasında davacı, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (4/a) kapsamında yer alan sigortalı sayılıp işverene bağlı olarak çalıştırılan işçidir. İşçi vefat etmiş ise, onun mirasçıları hizmet tespit davasında davacı olabilmektedir.
İşçi, açtığı hizmet tespiti davalarında davalı tarafta işvereni gösterir. Bununla birlikte Yargıtay ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun uygulaması gereğince husumet SGK’ya da yöneltilmelidir. Ayrıca alt işverenlik ilişkisi varsa hizmet tespiti davasının sigortalıyı fiilen çalıştıran işverene karşı açılması gerekmektedir. Alt işverenin, işçileri alt işverenin ödemekten kaçındığı borçları için asıl işverene başvurabilir. Bunun sebebi asıl işveren ve alt işverenin işçiye karşı müteselsil sorumlu olmasıdır. Dolayısıyla alt işverenin prim ödeyemeyecek düzeyde ekonomik zorluk çekmesi gibi durumlarda hizmet tespiti davasının asıl işveren ve alt işverene birlikte yöneltilmesi mümkündür.
Emekliler Hizmet Tespit Davası Açabilir Mi?
Hizmet tespit davalarının emekli kişiler tarafından açılamayacağı yönünde bir düzenleme yer almamaktadır. Ayrıca emekli olan şahısların daha sonra tekrar sigortalı olarak başka bir işte çalışmaması yönünde bir kısıtlama bulunmadığı için emekli olduğu halde sigortalı bir işte çalışan ancak SGK tarafından tespit edilmemiş veya eksik bildirilmiş hizmetlerinin bulunması durumunda hizmet tespit davası açabilir. Sonuç olarak emekliler de beş yıllık hak düşürücü süre dolmadıysa ve diğer şartlar sağlanmışsa hizmet tespit davası açabilir. Bu davanın kabulüne karar verilmesi durumunda kıdem tazminatı da davanın kabulüne göre hesaplanır.
Kısmi Çalışanların Hizmet Tespit Davası Açması
Kısmi çalışmalar, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçiye kıyasla üçte iki oranından daha kısa süreli olarak belirlenmiş çalışmalardır. Kısmi süreyle çalışan işçi, yalnızca iş sözleşmesinin kısmi süreli olması sebebiyle tam süreyle çalışan işçiden farklı bir işleme tabi tutulamaz. Bu husus İş Kanunu’nda güvence altına alınmıştır.
Kısmi süreli çalışmalar da SGK’ya bildirilir. Bu durumda sigortalı işçinin aldığı ücret, gördüğü iş, çalışma süresi hesaplamada dikkate alınarak hizmet tespiti yapılır. Sonuç olarak kısmi çalışanlar da sigortalı sayılması sebebiyle şartlarının gerçekleştiği durumda hizmet tespiti davası açabilirler.
Hizmet Tespit Davası Hak Düşürücü Süre
İşçi veya onun ölümü halinde hak sahipleri, hizmet tespiti davasını hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren 5 yıl içinde açmalıdır. Hizmet tespit davasında bahsedilen süre hak düşürücü süredir. Hak düşürücü süreye tabi davalarda dava bu süre içinde açılmadığında hak sahibi bu hakkını kaybeder. Hak düşürücü sürelerin mahiyeti gereği davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınır.
Hak düşürücü sürenin kaçırılması durumunda 5 yıl içinde hizmet tespiti davası açmayan sigortalı, dava açma hakkını kaybedecektir. Ancak bu sürenin istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnaların mevcut olması halinde hak düşürücü süre işlemez. Örneğin kurumdaki yetkililer tarafından çalışma durumunun tespit edilmiş olması veya işveren tarafından kuruma verilmesi gereken belgelerden herhangi birisinin kuruma verilmiş olması durumunda hak düşürücü süre işlemeyecektir. Bu kapsamda işveren tarafından kuruma işe giriş bildirgesi, sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi gibi belgelerin verilmiş olması hak düşürücü süreyi başlatmayacaktır.
Avukat Yaşar Öksüz’ün Milliyet’te yayınlanan yazılarını buradan okuyabilirsiniz.
Hizmet Tespit Davasında Delil
Hizmet tespiti davasında işçinin sigortasız çalıştığını ispatlaması bakımından deliller büyük önem arz etmektedir. Bu dava türünde tanık ile birlikte her türlü yazılı delile dayanmak mümkündür. Hizmet tespit davasında kullanılabilecek yazılı deliller SGK dosyası, kurumlar, mesleki kuruluş kaydı, dernek veya esnaf sicil kaydı, vergi levhası, maaş bordroları, ücret hesap pusulaları, gelir ve gider belgeleri, denetim elemanlarına ait tutanaklar olarak örneklendirilebilir.
Hizmet Tespit Davası Arabulucu
İşveren ile işçi arasında meydana gelen pek çok uyuşmazlıkta arabuluculuk dava koşulu olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat daha çok kamu düzeni ile alakalı olması sebebiyle hizmet tespit davası açılmasında arabuluculuk kurumuna başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Hizmet tespit davasında veya sigorta tespit davaları belirtildiği üzere arabuluculuk uygulaması kapsamında bulunmamaktadır. Bu sebeple hizmet tespit davalarında uzlaşma hükümleri uygulanmaz.
Hizmet Tespit Davasında Yetkili Mahkeme
Hizmet tespit davalarında yetkili mahkeme davanın açıldığı tarihte davalının ya da işyerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Hizmet tespit davalarında davalı olarak işveren ve SGK gösterileceğinden işyerinin bulunduğu yer, işverenin yerleşim yeri veya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerinin bulunduğu yer iş mahkemeleri yetkilidir.
Hizmet Tespit Davasında Görevli Mahkeme
Hizmet tespit davası kural olarak İş Mahkemelerinde görülür. Bunun sebebi hizmet tespit davasının hem işçi ve işveren arasında bir uyuşmazlık olması hem de SGK ile sigortalı arasında bir uyuşmazlık olmasıdır. Bu iki uyuşmazlığa bakmaya yetkili mahkemeler İş Mahkemeleridir. Ancak iş mahkemesinin bulunmadığı yerlerde hizmet tespit davalarının görülmesinde yetkili mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.
Hizmet Tespiti Davasından Feragat
Feragat, hukuk davalarında davacının taleplerinin tamamından veya bir kısmından vazgeçmesi anlamına gelir. Davacı, açtığı davada talep ettiği hakkın vazgeçilebilir bir hak olması şartıyla hüküm kesinleşinceye kadar her zaman davadan feragat edebilir.
Hizmet tespiti davasında kişinin korunmasını talep ettiği hak sosyal güvenlik hakkıdır. Sosyal güvenlik hakkı anayasa ile güvence altına alınmış, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Bu sebeple bu haktan feragat edilemez. Hizmet tespiti davasında davacının feragat etmiş olması hukuki bir sonuç doğurmayacaktır. Yargıtay uzun yıllar bu konu ile ilgili tutarlı kararlar vermezken, yakın tarihli kararlarında feragatin sonuç doğurmayacağı görüşünde olduğu anlaşılmaktadır.